Karbon Yakalama ve Depolama (CCS): İklim Değişikliğiyle Mücadelede Kritik Bir Teknoloji
22 Nisan 2025Karbon Yakalama ve Depolama (CCS): İklim Değişikliğiyle Mücadelede Kritik Bir Teknoloji
İklim değişikliği, son yıllarda yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal krizleri de beraberinde getiriyor. Artan sıcaklıklar, aşırı hava olayları, kuraklık, biyolojik çeşitlilik kaybı gibi sonuçlar artık her coğrafyada hissedilir hâle geldi. Tüm bu gelişmeler, küresel karbon emisyonlarının kontrol altına alınması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.
İşte bu noktada, karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojisi, emisyonların azaltılmasında ve iklim hedeflerine ulaşmada önemli bir rol oynuyor.
Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) Nedir?
Karbon yakalama ve depolama, fosil yakıt kullanımı ya da endüstriyel süreçler sonucu ortaya çıkan karbondioksit (CO₂) gazının atmosfere salınmadan önce yakalanarak, uzun vadeli olarak yer altındaki jeolojik formasyonlara enjekte edilmesi sürecidir. Bu teknoloji, emisyonları kaynağında kontrol altına alarak, doğrudan azaltım sağlar.
CCS üç temel aşamadan oluşur:
- Karbon Yakalama: Enerji santralleri, çimento, demir-çelik, kimya gibi sektörlerde açığa çıkan CO₂ gazı, özel filtreleme ve kimyasal süreçlerle ayrıştırılır.
- Karbon Taşıma: Yakalanan CO₂, boru hatları veya tankerler aracılığıyla uygun depolama alanlarına taşınır.
- Karbon Depolama: CO₂, derin yer altı rezervuarlarına (eski petrol ve gaz sahaları, tuzlu su akiferleri gibi) enjekte edilerek güvenli biçimde depolanır.
Bu süreç, yüzlerce hatta binlerce yıl boyunca karbonun doğaya geri salınmasını önleyebilir.
CCS Neden Bu Kadar Önemli?
Sera gazı emisyonlarının azaltılması, yalnızca yenilenebilir enerjiye geçişle çözülemeyecek kadar karmaşık bir sorundur. Özellikle ağır sanayi sektörleri, doğrudan CO₂ salımı yapan üretim süreçlerine sahiptir ve bu sektörlerde sıfır emisyona ulaşmak mevcut teknolojiyle oldukça zordur. CCS teknolojisi, bu boşluğu kapatarak emisyonları radikal biçimde azaltabilir.
Öte yandan, birçok ülkenin imza attığı Net Sıfır Emisyon hedeflerine ulaşmak için negatif emisyon teknolojilerine de ihtiyaç vardır. CCS, biyokütle ile birleştiğinde (BECCS – Bioenergy with Carbon Capture and Storage), atmosferden aktif olarak karbon çekerek negatif emisyon sağlayabilir. Bu özelliğiyle CCS, yalnızca emisyon azaltımı değil, atmosferdeki karbonun azaltılması açısından da büyük potansiyel taşır.
Dünya Genelinde CCS Uygulamaları
Dünya genelinde 2024 itibarıyla ticari ölçekli 30’dan fazla CCS tesisi aktif durumda. Bu tesislerin çoğu Kuzey Amerika ve Avrupa’da bulunuyor. Bazı dikkat çeken projeler:
- Norveç’in Northern Lights Projesi: Avrupa’nın ilk sınır ötesi CCS altyapısı olup, sanayi tesislerinden yakalanan CO₂’yi deniz altındaki formasyonlara taşıyor.
- Kanada’daki Boundary Dam Tesisi: Dünyanın ilk tam entegre CCS sistemlerinden biri.
- ABD’deki Petra Nova Projesi: Gelişmiş karbon yakalama tekniklerinin uygulandığı büyük ölçekli bir örnek.
Bu projeler, CCS’nin hem teknik hem de ekonomik açıdan uygulanabilir olduğunu gösteriyor.
Türkiye'de CCS Teknolojisinin Durumu
Türkiye’de CCS uygulamaları henüz gelişme aşamasındadır. Ancak son yıllarda karbon yönetimi, sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm alanlarındaki artan farkındalık sayesinde bu teknolojiye yönelik ilgi giderek artmaktadır.
Ayrıca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TÜBİTAK’ın desteklediği bazı pilot projeler, Türkiye'nin CCS teknolojisine entegrasyonunun ilk adımlarını temsil etmektedir.
CCS’nin Avantajları
- Mevcut altyapılarla uyumludur: Özellikle enerji santralleri ve endüstriyel tesislere entegre edilebilir.
- Kısa vadede hızlı sonuç verir: Emisyonları doğrudan kaynağında yakalayarak hızlı azalma sağlar.
- Negatif emisyon potansiyeli taşır: Biyokütleyle birlikte kullanıldığında atmosferden karbon çeker.
- Uzun vadeli depolama çözümleri sunar: Doğru teknikle depolanan CO₂, binlerce yıl boyunca güvenli biçimde yer altında kalabilir.
Zorluklar ve Riskler
- Yüksek maliyet: İlk yatırım ve işletme maliyetleri hâlâ yüksektir.
- Halk algısı ve kabulü: CO₂’nin yer altına depolanması kamuoyunda çevresel riskler algısına yol açabiliyor.
- Yasal çerçeve eksikliği: Türkiye’de CCS ile ilgili kapsamlı bir yasal düzenleme henüz mevcut değil.
- Uzun vadeli izleme ihtiyacı: Depolanan karbonun güvenli biçimde yer altında kalabilmesi için sürekli izleme gereklidir.
Biotrend Enerji Olarak Biz Ne Yapıyoruz?
Biotrend Enerji, sürdürülebilir ve çevreci enerji üretimini esas alırken, karbon yönetimi alanındaki gelişmeleri de yakından takip etmektedir. Bizim için karbon salımını azaltan teknolojilere yatırım yapmak, yalnızca çevresel sorumluluk değil, aynı zamanda geleceğe yapılmış stratejik bir yatırımdır.
Yenilenebilir enerji projelerimizin yanı sıra, düşük karbonlu üretim teknikleri, biyogaz tesisleri ve ileri düzey atık yönetimi uygulamalarıyla karbon ayak izimizi düşürmeye devam ediyoruz.
Karbon yakalama ve depolama teknolojisi, enerji ve sanayi sektörlerinin düşük karbonlu geleceğe geçişinde önemli bir köprü işlevi görebilir. Her ne kadar bazı teknik ve ekonomik zorluklar barındırsa da, iklim hedeflerinin zamanında tutturulabilmesi için CCS gibi çözümlere ihtiyaç olduğu açıktır.
Doğru politikalar, kamu-özel sektör iş birlikleri ve toplumsal farkındalık ile karbon yönetimi stratejileri, Türkiye’nin sürdürülebilir geleceğinde güçlü bir yere sahip olabilir.
